Samsun'dan Bilthoven'a Dünya Barışının Genç Gönüllüleri
E. Ersel Erbaş yazdı
Toplumsal yaşamın bekası için ihtiyacımız olan ilk ve en temel koşulun barış olduğunu anlatmaya gerek duymadım. Barış olmadan adaletin bile tesis edilemediğini, temel hak ve özgürlüklerden bile barış koşulları varsa söz edebildiğimizi (pratik olarak) bugün hepimiz biliyoruz. Savaşların önüne geçmek için kurulmadık otorite, alınmadık önlem, yazılmadık kanun kaldı mı bilmiyorum? Gel gelelim hala çatışmalar ve savaşlarla dolu bir dünyada ya da bunların semptomlarıyla karşı karşıyayız.
Savaşın olduğu gibi barışın inşasında da tarihsel olarak karşımıza çıkan birçok aktör ve aktris var. Emperyalizme karşı direnişle kazanılan onurlu barışın sembolü 19 Mayıs’ı gençlere ithaf eden Mustafa Kemal Atatürk ya da Birinci Dünya Savaşı karşıtı bir pratik olan Uluslararası Gönüllü Hizmeti’nin öncüsü, Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilen Pierre Ceresole (solda) bunlardan yalnızca ikisi. Biri Samsun’a giden bir vapur ile, diğeri ise Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Bilthoven Toplantıları’na giden bir otomobille özdeşleşti. Ama buradaki mesele oyuncular değil, oyuncuların takip ettiği senaryo; yani fikir, plan ve pratik. Birbirine çok yakın tarihlerde, dünyanın farklı yerlerinde, kendilerinin başlatmadığı ve sorumlusu olmadığı bir savaşın yarattığı yıkımı onarıp, barışı ve toplumsal yaşamı yeniden inşa etmeye gönüllü bu oyuncular, esasında umut dolu genç fikirleri, ince düşünülmüş planları ve kolektif pratikleri temsil ediyor. Yaşanabilir onurlu bir dünya için barışı elzem gören biz gençler ise temsiliyetten daha fazlasıyız kanımca.
Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle mirasını İsviçre Devleti’ne bağışlayıp savaş karşıtı davayı benimseyen ve askerlik vergisini ödemeyi reddettiği için hapis cezasına çarptırılan Pierre Ceresole, savaşın ardından bir otomobil ile Hollanda’daki savaş karşıtı Bilthoven Toplantıları’na gidip bu toplantıda yeniden inşa çalışmaları için bir ekip kurmayı teklif ettiğinde, barış için kolektif pratik aşamasına çoktan gelinmiş oldu. Bu pratik bugün her yıl on binlerce genç gönüllünün, dünyanın binlerce farklı yerinde ortaya koyduğu dünya barışı ortamını ifade ediyor. Bilthoven Toplantıları’nda başlayan yeniden inşa süreci yalnızca uluslararası düzeyde barışı tesis etmeyi değil, bunu sosyal etkileşim yoluyla kalıcı hale getirmeyi de hedefliyordu. O toplantıda konuşan Pierre Ceresole’ye göre barışı kalıcı hale getirecbilecek en önemli unsur genç gönüllülerdi. Çünkü gönüllülükte birincil olan ortaya çıkan iş ve fayda değil, bu pratiğe katılan kişinin kendisi ve pratik içerisinde katılımcıların edindiği fikir ve tutumlardı. “Onardığımız tarım arazilerinin ya da doldurduğumuz mermi çukurlarının devamlılığını onlar (gençler) sağlayacak” diye düşünmüştü.
Genç gönüllülerin bu kamplarda ortaya çıkardığı işlerden kolay kanaatlerin önünü açacak bir nihayet bekleyen kimselerin olduğu bir gerçek. Kılıç yerine kürek kuşanmış genç gönüllülerin dünyanın dört bir yanında toplumsal fayda için yaptığı çalışmaları, ortaya çıkan işin niteliği ve niceliğiyle ölçmeye çalışmayı ezbercilik olarak değerlendiriyorum. Ürün/hizmet kalitesini değerlendirmek üzere kurulu ölçümcü yaklaşımların gönüllülük alanına uygulanması sayısalcı bir gaflet. Biz gençlerin barışın inşası konusunda üstlendiği rolün görülmemesi de bu sebepten. Esasında burada bir şeyi kurtarmaktan değil; senden, benden, bizden konuşuyoruz. Hangi önlem dünya barışı tutumuyla kolektif pratiklerin parçası olmuş insanlardan ve ileride onların bu tutumla alacağı kararlardan daha sürdürülebilir olabilir? Yalnızca soruyorum. Bu mesele hakkında dengeli bir görüş tutturmak için meselenin ihmal edilmiş yönlerini görmeye -iyi bir sebebimiz olduğu için- mecburuz.
İhmal edilmiş yönler demişken, biz gençlerin kişisel gibi görünen ama toplumsal olan yaşantılarında binbir türlü zorlukla yaşamaya çalıştığımız herkesin malumudur. Kendi paçamızı kurtarıp denize atlamak hiçbirimiz için gerçek bir seçenek olmadı, bu da bizim malumumuz. Bu malumata rağmen yaşanabilir bir dünya için kendimizin gönüllüsüyüz. Malumun ilamına gerek yokmuş. Heyhat! 19 Mayıs’ı kutlarken biz genç gönüllüleri görmeyenler de varmış.
Varsın olsun.
19 Mayıs, Gençlik Bayramı, hepimize kutlu olsun.
E. Ersel Erbaş
GSM - Gençlik Servisleri Merkezi